Ağız aramak: Birinin niyetini konuşarak öğrenmeye çalışmak.
Ağız eğmek: Birine mihnet etmek, ezilip büzülerek rica etmek
Ağız kokusu dinlemek: Alacaklı birinin başa kakması ile üzülmek. Yersiz isteklere katlanmak.
Ağız mezelemek: Birinin konuşması ile alay etmek.
Ağzını kiraya vermek: Fazla konuşmama hali.
Ağzının kırımı: Söylenmek istenen asıl şey, niyet.
Akıllı yanmak: Bir felaket durumunda aklını kaybetmeden üzülmek.
Allah Allah ile tay öğretmek: Zorluk içinde bir işi yapmaya çalışmak.
Ardından taş atsan yetişmez: Çok hızlı koşmak, kaçmak.
Arka pazarı :Gıyabında.
Ateş almaya gelmek: Geldiği yerde fazla kalmak istememek.
Atta alın yiğitte burun : Burnu büyükler için teselli edici söz.
Ayağı yanık kedi: Çok sokak gezen.
Ayakkabısı (bir yerde) kalakalmak: Beklenilen yere fazla gelmeyen için kullanılır.
Aza vermek: Başsağlığı dilemek.
Bağ elması: Evin oğlunun çocuğu.
Baş-göz etmek : Çoluk çocuğu evlendirmek.
Başı bozulmak: Eşi ölerek veya boşanarak dul kalmak.
Başı göğe değmek : Çok istediği bir şeye sonunda sahip olan için kullanılır.
Başını bağlamak: Evlendirmek.
Bohçayı atmak: Nişanı bozmak.
Canı burnunun ucunda :Çok sıkıntıda.
Canını iliğini kurutmak:Çok aşırı üzmek.
Cıngıbatlık çıkarmak: Razı olmayarak itiraz etmek. Oyunbozanlık etmek.
Cıtlık sakızı gibi: Yapışkan.
Ciğeri arkasına yapışmak: Birinin sıkıntıdan çok canı yanmak.
Cin atına binmek: Aniden aşırı sinirlenmek.
Çala çala bir havaya dönmek:İşlerin zamanla düzelmesi.
Çam dibinde büyümek: Kaba, anlayış ve izandan yoksun. Magandalık.
Çaplı çengelli:Sitemli, kerçli ve dokundurarak konuşma.
Çaya konmak: Dereye çamaşır yıkamaya gitmek.
Çeltik otu ateşlemiş gibi: Sıgara içilen yerde çok fazla duman olması.
Çingene çalar, kürt oynar : Bir yerdeki düzensizlik, kargaşa, karışıklık.
Çöğ çöğ durmak (Tay tay durmak) :Yürümeye başlayan çocuğun ayakta durmaya çalışması
Çukurcalı’ nın tekne keseri:Hep kendi çıkarını düşünen.
Dağ elması: Evden gelin olup giden kız evladın çocuğu.
Değirmende yattığına saymak:Bir yerde gönülsüz kalmak, eğlenmek.
Deli kızın çaydan geçtiği gibi: Düzensiz, karışık, sallapati iş tutmak.
Deli kızın derdi başka:Gündem dışı konuşmak veya iş görmek.
Dene şekeri:Kolay iş, zorluk çıkarmayan kişi.
Dirsek çürütmek:Özellikle eğitim görmekle ilgili emek çekmek.
Dokuz Çarşamba bir arada: Bütün zorlukların bir araya gelmesi.
Dokuz okkalık ağartma tokmağı gibi :Çok ağır söz ve davranış.
Domuzun yattığı yeri bilmek:Uyanıklık, sinsilik, hinoğlu hinlik.
Dıraca dıraç (Dirence direnç) gelme:Farklı seviyedeki kişiler arasında olan çirkin tartışma.
Ekmeğini eline almak:Düzenli bir iş sahibi olmak.
Ele karışmak:Çocukların evlilikleri sırasında dünürlerle kurulan ilişki.
Eli (bir işte ) kalakalmak:Eli bir işe yakışmamak, yatkın olmamak.
Elinin gözü olmak:Oyunda beklenilen kâğıt veya taşın önceki oyuncu tarafından atılması.
Elleri yanına gelmek: Bir zorluk karşısında çaresiz kalmak.
Essaha binmek: Bir işin gerçekleşmeye başlaması, şakanın gerçeğe dönmesi.
Etten önce çömleğe girmek:Sabırsızlık.
Ev görmek:Yeni alınan bir evi ziyarete gidip kutlamak.
Ev köy olmak: Evlenip hayata karışmak.
Fırsat yasırı: Fırsat düşkünü
Gavurun alabacağı: Uyanık, düzenbaz kişi.
Gıcırdamaz kağnı: Ağır hareket eden, çabuk olmayan.
Göğe merdiven kurmak:Olmayacak şeyler istemek için yapılan işler.
Göz güheri:El işi için göz ve el emeği çekmek.
Göz kararı: Gerekli miktarı bakarak bilmek, almak.
Göz veremi:Çaresiz hastalık ile yatana bakanın üzüntülü hali.
Göz yaylımını almak:Bir güzelliği seyretmek.
Gözü vel fecr okumak :Gözün, asıl ilgi alanı dışında da başka şeylerle meşgul olması durumu.
Gözüne bakmak: Birini aşırı korumak, sakınma, üstüne titremek.
Gücünü üzmek: Üzüntü vermek.
Gümüşün kırığı gibi oturmak: Hiçbir işe yaramadan tembelce oturmak.
Hak etmek:Biri ile başa çıkmak, dövmek, yenmek, alt etmek.
Hak olmamak :Bir kimseyi herhangi bir konuda ikna edememek.
Heryer heryerde:Her şeyin birbirine karışması.
Hora geçer : İşe yarar.
İbrik (Testi) gibi oturmak:Çaresiz ve bir yerde oturup kalmak.
İçten pazarlıklı: Kişinin işine gelmediği zaman gerçek niyetini saklaması.
İğdir güveyi gibi kırıtmak:Düzgün kıyafeti ile çalışmadan durmak, gezmek.
İki elim on parmağım yakanda: Hakkını helal etmemek.
İnce iğnenin gözünden Hindistan’ ı seyretmek:Gözünden bir şey kaçmamak. Olayları detayları ile dikkatli incelemek.
İşi kül: Hali ve sonu iyi değil, umutsuz, ölümcül.
İyi yere dükkan açmak: İşlerin olumsuz, başarısız gitmesi, kazanamamak.
Keyif benim köy Mehmet ağanın: Varlıkta gözü olmayıp, miskin ve tembel olma hali.
Kabımızda kaynamaz: Yüz kızartıcı alışkanlıklara sahip olmadığını belirtmek.
Kabuğa kıstırmamak: Adam yerine koymamak
Kabuksuz yumurtlamak: Heyecanlı ve sıkıntıdan vakit geçirememek.
Kalkamadığından oturmak: Uzun zaman sonra çocuğun birden yürümeye başlaması.
Kara fiğ çiçi gibi: Kapkara, esmer.
Karada ölüm yok: İşlerin yoluna girmesi hali.
Karda izini belli etmemek: Sinsi, içten pazarlıklı.
Karnı arkasına geçmek: Çok zayıf veya aşırı acıkma hali.
Kız evi naz evi: Dünürlükte kızı alırken bir çok defa gidip gelmek.
Kocası olmak: Arkadaş, yanından hiç ayrılmayan.
Kösüreye tutmak: Birini zor bir işe görevlendirmek. İkiyüzlülük.
Kös yaylaya göndermek: Sevilen birine şaka ile eziyet edilmesi.
Kötü köy bellemek: Birini devamlı azarlayıp durmak.
Kudurup kuyruğunu eline almak: Anormal derecede yaramazlık ile çevreyi rahatsız etmek.
Kulak asmamak: Kendisine söylenenleri, önemsememek.
Kuyruğu tava sapı gibi olmak: Açık farklı yenilip suspus olmak.
Kütlük çökmek: Birden uykusu gelip uyuklamak.
Kütü otururken bilmek: Gözünden bir şey kaçmamak.
Kütüğü dibinde büyümek: Ufku,anlayışı az olmak. Kimseye faydası olmamak.
Mevlam kakacı: Çok aşırı zayıf.
Meymana mesmana: Hiçbir şeye aldırış etmeden, kendi halinde.
Mürekkep yalamış: Kültürlü, bilgili.
Oğlak bacağı gibi: Uzun filtreli sıgara için kullanılır.
Oğlan içinde kız eşek: Kızların içinde bulunan erkek çocuk için söylenir.
Oldu olacak kırıldı nacak : Sonuç ne olursa olsun katlanmaya razı olmak.
Oyulmadık kabağın içinden çıkmak: Umulmadık yerde bulunan kimse.
Pılıyı pırtıyı toplamak: Gitmek üzere eşyaları toplamak.
Sabahı darın etmek: Sıkıntıdan zor vakit geçirmek.
Samırsağı sirkeyi hesaplamak: Bir işteki her türlü risk ve masrafı aşırı düşünmek.
Sel getirmiş gibi: Bir yerde oturup kalmak, kalkamamak.
Sel önünden kütük kapmak: Bir şeye acele ile sahip olmaya çalışmak.
Somun kağnısı:Gök gürültüsü.
Sövülmedik yeri sırtında kalmak: Çok hakarete ve küfüre maruz kalmak.
Söz kesen : Yemek sonunda gelen tatlı.
Sözümüz sağlığa: Yapılacak bir iş için sağlıklı olma şartı.
Süt dökülse yalanır olmak: Bir yerin veya evin tertemiz olması.
Şeytan şeplemesi: Yüzünde veya bedeninde fiziksel görünüm itibarıyla tuhaflık olan kimse.
Tebelleş Olmak: Birinin başından ayrılmamak, dadanmak, ona musallat olmak
Tekne kazıntısı: Ailenin son çocuğu, son beşik.
Toncunu oynatmamak: Söyleneni yapmayan, tepki vermeyen, hareket etmeyen.
Tozut da dayın görsün: İsteği yerine getirilen çocuğa, artık gitmesi için söylenir.
Üzük belli tazı:Aşırı zayıf kimse.
Yağı ile yaza çıkmak: Sağlıklı, diri bir vücuda sahip olmak.
Yere bakan yürek yakan: Ne düşündüğü belli olmayan.
Yere göğe sığmamak: Sevinçten ve sıkıntıdan yerinde duramamak.
Yıkık değirmende kırk gün eğlenmek: Bir yerde gereğinden fazla durmak.
Yüz göz olmak: İlişkilerde resmiyetin, ciddiyetin kaybolması, aşırı samimiyet.
Yüze durmak: Birinin sözüne sertçe karşılık vermek.
Yüze piyaz: Birinin yüzüne iyiliklerini anlatırken söylenir.
Yüzlü çıkmak: Pişkinlik